ADAK ÇEŞİTLERİ
Adak genel olarak şarta bağlı olan ve şarta bağlı olmayan diye ikiye ayrılır.
1. Şarta Bağlı Olan Adaklar:
Bunlara “ muallak adaklar ” da denir. İkiye ayrılır:
a) Gerçekleşmesi istenen bir şarta bağlanan adaklar. Mesela, “hastalığım iyileşirse şu kadar oruç tutayım” veya “kurban keseyim” diye yapılan adak şartlıdır. Bu hastalık iyileşirse adağı yerine getirmek vacip Ancak meşru olmayan şifa dileğine dayalı adak yapılamaz. Mesela, “Ey mübarek zat! Sen hastama şifa verirsen veya şu işimi yoluna koyarsan veya bana çocuk verirsen ya da kaybolan şu malımı iade edersen, türben için şu kadar harcayayım” diye yapılacak bir adak geçersiz olur. Böyle bir şifa Allah’tan istenerek yapılırsa, buna bağlanacak adak geçerli olur.
b) Gerçekleşmesi istenmeyen bir şarta bağlanan adaklar. Mesela; bir kimse kendisini sigara içmekten men etmek için, “eğer bundan sonra sigara içersem bir ay oruç tutayım” diye adakta bulunduktan sonra yine sigara içse, bu kimse muhayyer olur. İsterse bu adağını yerine getirir, yani bir ay oruç tutar veya isterse yemin kefaretini uygular. Çünkü sigara içmeme şartı, kendisince istenen bir şey değildir. Bu adak bir çeşit yemin niteliğindedir.
Bir şarta bağlanan adak, bu şartın gerçekleşmesinden önce yapılmaz. Mesela, “oğlum askerden gelince üç gün oruç tutacağım” diye yapılan bir adakta, daha oğlu gelmeden oruç tutulsa adak yerine gelmiş olmaz. Oğlu gelince yeniden oruç tutması gerekir.
2. Şarta Bağlı Olmayan Adaklar:
Bunlara mutlak adak adı verilir. İkiye ayrılır:
a) Muayyen adak. Şarta bağlı olmaksızın belirli bir zamanda yapılması adanan adaktır. “Bu ayın son günü oruç tutayım ” diye adamak gibi.
Adak kurbanı için bir tarih belirlenmişse o tarihte kesilmelidir. Böyle bir tarih yoksa, uygun zamanda kesilebilir. Ancak adak kurbanının arefe günü kesilmesi, normal kurbanların da bir gün önceden kesilebileceği gibi, halkın yanlış bir anlayışa düşmesine yol açmaktadır. Bu yüzden adak kurbanı, diğer kurbanlarla birlikte kesilecekse, kurban bayramı günlerinde kesilmesi tercih edilmelidir.
İmam Züfer dışındaki Hanefı fakihlerine göre, mutlak adakta yer, zaman, belli para ve yoksulu belirlemek boş ve geçersizdir. Bunlara uyulması gerekmez. Mesela, “Cuma günü oruç tutayım”, “Kabe’de şu kadar namaz kılayım”, “şu parayı falanca beldede filanca yoksula vereyim” diye yapılan adaklarda, bunun aksine, başka bir günde oruç tutsa veya başka bir mescitte o kadar rekat namaz kılsa veya o miktarda başka bir parayı başka bir beldede başka bir yoksula verse adağını yerine getirmiş olur.
Kısaca yer, kişi, zaman ve benzeri sınırlayıcı şartlar sıkıcı ve yerine getirilmesi güçlük doğurabilen şartlar olup, bunlara uyulması gerekmez. Bunların bazıları anlamsız şartlardır. Belirli bir parayı vermeye zorlanmak ve uzun süre bu parayı adak amacıyla saklamak anlamsızdır. Onun yerine, aynı değerdeki başka bir para da bu işi görebilecektir.
b) Gayri muayyen adak: Bunlar herhangi bir şart veya zaman söz konusu olmaksızın yapılan mutlak adaklardır. “Üç gün oruç tutayım” veya “bir kurban keseyim” diye yapılan adak gibi.
Bir şarta bağlı olmayan adakların da yerine getirilmesi gerekir. Belirli bir zamanda yapılması adanan adak, başka günde kaza edilebilir. Belirlenen yer ve kişi de değiştirilebilir.
Adak konusu kurban ise, bunun kurban edilmesi meşru olan hayvanlardan seçilmesi gerekir. Koç, sığır, deve gibi. Ancak tavuk, horoz, hindi, tavşan, geyik vb. hayvanlar normalde kurban olmadıkları gibi adak konusu da yapılmamalıdır.
“Üzerime oruç vacip olsun” diye adayan kimseye yalnız bir gün oruç tutmak gerekir. Miktarını belirlemeksizin, “bir çok günler oruç tutayım” diye adayan kimsenin, Ebu Hanife’ye göre on, Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre yedi gün oruç tutması gerekir.
“Filan kimseye şu kadar para adadım”, “filan türbeye şu mumu adadım ” veya “ filan zatın gelmesi için kurban keseceğim ” gibi sözler caiz değildir.
Adak kurbanının etini adayan, kendisi yiyemeyeceği gibi, eşi, usul ve füruu , yani annesi, babası, dede ve nineleri ile çocuk ve torunları da yiyemez. Bunu yoksullara tasadduk etmesi gerekir. Eğer yiyecek olurlarsa yediklerinin kıymetini tasadduk etmeleri gerekir.
Yapılan bir adak veya yemin kefareti yerine getirilmezse hakim tarafından yapılmasına zorlanamaz. Çünkü bunlar sırf diyanetle ilgili olup, yükümlünün kendisine yönelik bir vecibedir.[6]
Dipnotlar:
[1] al-i İmran, 3/35. [2] Meryem, 19/26. [3] Hac, 22/29. [4] Saf, 61/2. [5] Buharı, Eyman, 28, 31; Ebu Davud, Eyman, 19, Tirmizı, 2; Nesaı, Eyman, 27, 28; İbn Mace, Keffarat, 16. [6] Şü