Allah her günahı bağışlarmı?,Ey ademoğlu hadisi | İslami Forum, Dini Forum, İslami Forum Sitesi

Allah her günahı bağışlarmı?,Ey ademoğlu hadisi

Admin

Administrator
Yönetici
Admin
Katılım
Nis 14, 2019
Mesajlar
1,643
Tepkime puanı
76
Puanları
0
Allah her günahı bağışlarmı?,Ey ademoğlu hadisi

Allah her günahı bağışlar mı? Ey ademoğlu hadisi ve açıklaması.
Enes radıyallahu anh Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi:

“Allah Teala şöyle buyurdu:

Ey ademoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden affını umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım.

Ey ademoğlu! Günahların gökyüzünü kaplayacak kadar çok olsa, sonra da benden affını dilesen, seni affederim.

Ey ademoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla karşıma gelsen; fakat bana hiçbir şeyi ortak koşmamış olsan, şüphesiz ben de seni yeryüzü dolusu bağışla karşılarım.” (Tirmizı, Daavat 98. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 172)
 

Admin

Administrator
Yönetici
Admin
Katılım
Nis 14, 2019
Mesajlar
1,643
Tepkime puanı
76
Puanları
0
Hadisi Nasıl Anlamalıyız?
Peygamber Efendimiz’in bu hadıs-i kudsıde belirttiğine göre Allah Teala kulundan iki şey beklemektedir:

Birincisi, kulunun kendisini biricik ilah olarak bilip tanıması, O’na bütün varlığı ile inanması, hiçbir varlığı Rabbine denk ve ortak tutmaması, şirk koşmamasıdır. Zira kulun bağışlanmasını sağlayacak tek ve en önemli şey, işte bu tevhid inancıdır.

İkincisi de, günah batağına düştüğü zaman Rabbine el açıp “Ne olur, beni bağışla Rabbim!” diye yalvarıp dua ettiği takdirde, Rabbinin kendisini bağışlayacağını bilmesidir. Cenab-ı Mevla bunun sadece bilgi olarak kalmayıp aynı zamanda uygulamaya dönüşmesini istemekte, kulundan kendisine dua etmesini beklemektedir. Kitabımızın dua bölümünde genişçe belirtildiği üzere dua, kulun Mevlasına kulluğunu arzetmesinin en güzel şekillerinden biri, başlı başına bir ibadet, hatta ibadetin özü sayılmaktadır (bk. 1468. hadis). Kulun, günahı ne kadar çok olursa olsun bağışlanacağını bilmesi ve kesinlikle ümitsizliğe düşmemesi için hadisimizde dikkat çekici ifadeler vardır. Her biri cihana bedel şu müjdeler ve insana ümit telkin eden sözler üzerinde minnetle, şükranla ve sevinçle durup düşünmek gerekir:

“İşlediğin günahlar gökyüzünü kaplayacak kadar çok olsa”, “Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla karşıma gelsen” yine de seni bağışlarım... Burada, insanın gönlünü ümitle dolduran şu ayet-i kerımeyi hatırlamak gerekecektir: “De ki: Ey kendilerine zulmedip aşırılığa sapmış olan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer suresi, 53)

Demek ki günahın çokluğu, büyüklüğü, kulun tövbe ettikten sonra bir daha günah işlemesi, onun bağışlanmasına ve önünde sonunda cennete girmesine engel değildir. Çünkü Allah, dilediğini yapmakta hür ve serbest olan tek varlıktır. Ona, “Bunu niye böyle yaptın?” diye soru soracak bir güç yoktur. Yeter ki kul tövbesinde samimi olsun. Yaptığı tövbeye de tövbe etmeyi gerektirecek şekilde ihlas ve samimiyetten uzak bulunmasın.
 

Admin

Administrator
Yönetici
Admin
Katılım
Nis 14, 2019
Mesajlar
1,643
Tepkime puanı
76
Puanları
0
Hadisten Öğrendiklerimiz

1. Allah’ın rahmeti hudutsuzdur.

2. Allah’ın rahmetini elde edebilmenin ilk şartı, O’na şirk koşmadan varlığına ve birliğine bütün kalbiyle iman etmektir.

3. Günahlarına tövbe ve istiğfar eden kimse, yaptığı hata ve kusurlardan büsbütün uzaklaşmalıdır. Bunu başaramıyorsa, Allah Teala’dan af dilemekle yetinmelidir. Zira durmadan günah işleyip ardından tövbe ve istiğfar etmek yalancılıktan başka bir şey değildir.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları
 

ahmet5

Üye
Üye
Katılım
Kas 20, 2020
Mesajlar
20
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Kuran-ı Kerim'den birkaç ayet yazdım. konu ile alakalı olarak gördüm.

22/HACC-78
Ve câhidû fîllâhi hakka cihâdihî, huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fîd dîni min haracin, millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmâkumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alân nâsi, fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâhi, huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru).

Ve Allah'da hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti. Dînde sizin için bir zorluk kılmadı ki; o, babanız İbrâhîm (A.S)’ın dînidir. O, sizi daha önce de “müslümanlar” (Allah’a teslim olanlar) olarak isimlendirdi. Bunda da (Kur’ân-ı Kerim’de de), resûl size şahit olsun ve siz de insanlara şahitler olasınız diye. Öyleyse namazı ikame edin (kılın), zekâtı verin, Allah’a sarılın (Allah’ın Zat’ında yok olun). O, sizin Mevlâ’nız. (O), ne güzel Mevlâ (dost) ve ne güzel yardımcı.



8/ENFÂL-29
Yâ eyyuhâllezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).

Ey âmenû olanlar! Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.


3/ÂLİ İMRÂN-135
Vellezîne izâ fealû fâhişeten ev zalemû enfusehum zekerûllâhe festagferû li zunûbihim, ve men yagfiruz zunûbe illâllâhu ve lem yusırrû alâ mâ fealû ve hum ya’lemûn (ya’lemûne).

Ve onlar (takva sahipleri), bir kötülük yaptıkları veya nefslerine zulmettikleri zaman Allah'ı zikrederler, hemen günahları için mağfiret dilerler. Ve Allah'tan başka kim günahları mağfiret eder. Ve onlar, yaptıkları şeylerde (hatalarda), bilerek ısrar etmezler.

------------------------------------------------

39/ZUMER-33: Vellezî câe bis sıdkı ve saddeka bihî ulâike humul muttakûn( muttakûne).
Ve hakikat ile gelen (Allah’a ulaşmayı dilemeye davet eden) ve onu tasdik edenler (Allah’a ulaşmayı dileyenler), işte onlar takva sahibidirler.

39/ZUMER-34: Lehum mâ yeşâûne inde rabbihim, zâlike cezâul muhsinîn(muhsinîne).
Diledikleri şeyler, Rab’lerinin katında onlar içindir. İşte bu, muhsinlerin mükâfatıdır.

39/ZUMER-35
Li yukeffirallâhu anhum esveellezî amilû ve yecziyehum ecrahum bi ahsenillezî kânû ya’melûn(ya’melûne).

Allah, onların yaptıkları en kötü şeyleri (günahları) dahi örter. Ve yapmış olduklarının en güzeliyle onların ecirlerini vererek, onları mükâfatlandırır (günahlarını sevaba çevirir).

--------------------------------------------------------------------------------------
39/ZUMER-53
Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâhi, innallâhe yagfiruz zunûbe cemîâ(cemîan), innehu huvel gafûrur rahîm(rahîmu).

De ki: "Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki Allah, günahların hepsini mağfiret eder (sevaba çevirir). O, muhakkak ki O; Gafûr’dur (mağfiret eden), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderen)."


35/FÂTIR-5
Yâ eyyuhân nâsu inne va’dallâhi hakkun fe lâ tegurrannekumul hayâtud dunyâ, ve lâ yegurrannekum billâhil garûr(garûru).

Ey insanlar! Muhakkak ki Allah’ın vaadi haktır. Öyleyse dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. Aldatıcılar da sizi Allah ile (affına güvendirerek) aldatmasınlar.