Eceli Gelmemiş Hastaya 7 Kere Okunacak Dua
İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“ Kim, henüz eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eder de onun başucunda yedi kere; “büyük arşın sahibi yüce Allah’tan seni iyi etmesini dilerim” diye dua ederse, Allah o hastayı iyi eder.” (Ebu Davud, Cenaiz 8; Tirmizı, Tıb 32)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız?
Hasta ziyaretlerinde ziyaretçilerin yapabilecekleri dualardan birini daha bize öğretmekte olan hadıs-i şerifte ecel ve arş gibi iki önemli kavram dikkat çekmektedir. Bilindiği gibi ecel, herkes için, dünyada kalma süresi demek olan hayatın sonu anlamına gelmektedir. O da Allah Teala tarafından ezelde takdir edilmiştir. Binaenaleyh ecel ne bir saniye öne alınır ne de bir saniye gecikir. Daima tam zamanında gelir ve o geldi mi artık ölümden kurtuluş yoktur. Tabiı afetler veya trafik kazaları gibi alışılmışın dışındaki olaylar sebebiyle gerçekleşen ölümler de ecelin öne alındığı veya ecelin önce geldiği şeklinde yorumlanamaz; hele hele “ecelinden önce öldü” gibi laflar asla söylenemez. Çünkü Allah Teala kime ne kadar ömür takdir ettiğini bilir ve onu ömrünün sonuna kadar yaşatmaya kadirdir. Eceli gelmeden önce kimse bu hayattan kopamaz.
Hadisimizde de bu gerçeğe işaret edilmek üzere “henüz eceli gelmemiş bir hastayı” ifadesi yer almaktadır. Yani ziyaretçinin yapacağı duanın, ancak eceli gelmemiş hastaların iyileşmesinde bir etkisi olabileceğine, eceli gelmişse hiçbir şeyin onun önüne geçemeyeceğine dikkat çekilmiş olmaktadır. Diğer bir ifadeyle dua, ancak ecel dışındaki rahatsızlıkların giderilmesine vesile olabilmektedir.
Hadiste duanın yedi kez tekrarı, Ali el-Karı’nin belirttiği gibi, insan yapısındaki önemli yedi organa karşılık olabilir.
Arş kelimesi, müteşabihat dediğimiz, gerçek mahiyeti bilinemeyen kavramlardan biridir. Onu, Allah Teala’nın mutlak hüküm koyma ve yürütme gücünün bir anlatımı olarak değerlendirmek mümkündür. Böyle olunca da hadisimizdeki duanın anlamı, “Her şeyi kuşatan mutlak gücün sahibi yüce Allah’ın seni iyi etmesini dilerim” demek olur. “Yüce arşın sahibi Allah’tır.” (Neml suresi, 26) Allah’ın mutlak iradesine ve yüce kudretine havale edilen dilek ve temenniler, genellikle gerçekleşir. Onun bir istisnası “ecelin gelmiş olması”dır. O noktada artık hiçbir şeyin tesiri olamaz.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Eceli gelmeyen hastalar için her türlü hastalıktan kurtulma imkan ve ümidi vardır.
2. Allah için bir hastayı ziyaret edip ona Hz. Peygamber’in öğrettiği dualardan biri ile dua etmek şifa bulmasına vesiledir.
3. Eceli gelen kimse, hiçbir şekil ve sebeple ölümden kurtulamaz.
“Hastalıklar Günahlara Kefarettir” Hadisi
İbni Abbas radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebı sallallahu aleyhi ve sellem, hasta bir bedevıyi ziyaret etti. Her hastayı ziyaret ettiğinde yaptığı gibi ona da, “Geçmiş olsun, hastalığın günahlarına keffaret olur inşallah” buyurdu. (Buharı, Tevhıd 31, Menakıb 25, Merda 10, 14)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız?
Hz. Peygamber’in, köylü-şehirli, zengin-fakir ayırımı yapmaksızın hemen her hastayı ziyarete gittiğinin bir misalini bu hadiste görmekteyiz. Hatta her ziyaret ettiği hastaya da söylemeyi alışkanlık haline getirdiği bir teselli ve dua cümlesini öğrenmekteyiz. Ne ziyaret konusunda ne de hastalara söylediği sözler konusunda Hz. Peygamber’in ayırım yapmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla biz müslümanların da aynı şekilde davranmamız uygun olacaktır. Bedevı (A‘rabı), badiyede yani çölde yaşayan adam demektir. Çöl bedevısi de denilen bu insanlar, tabiatlarının sertliği ve davranışlarının kabalığı ile bilinirler. Burada hadisin, sadece hastaya yapılacak dua ile ilgili kısmı zikredilmiş, devamı nakledilmemiştir. Kütüb-i sitte içinde sadece Buharı’nin Sahih’inde bulunan hadis, değişik konularla ilgisi dolayısıyla Buharı tarafından dört yerde tekrar edilmiştir.
Hz. Peygamber’in dua ve temennisine katılıp ondan faydalanmayı düşünmeyen, daha açıkçası, onun duasını sıradan bir kimsenin duası gibi gören birinin hiçbir zaman doğru hareket etmiş olmayacağının anlaşılması için biz olayın -burada yer almayan- devamını nakledeceğiz:
Humma hastalığından yatmakta olan bedevı, Hz Peygamber’in “geçmiş olsun” şeklindeki duasına:
- Günahlardan temizleyici mi olur, dedin? Hayır aksine bu hastalık, yaşlı bir insanı (bedenimi) yakıp kavuruyor ve kabristana sürüklüyor, diye cevap verdi. Onun bu uygunsuz cevabı üzerine Hz. Peygamber de:
–“Peki, öyle olsun” buyurdu. Başka kaynaklarda Hz. Peygamber’in, “Allah’ın hükmü yerini bulur” buyurduğu kaydedilmektedir. Hadisin bazı rivayetlerinden öğrenildiğine göre, bedevı o gece ölmüştür (İbni Hacer, Fethu’l-barı, X, 124).
Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’den bize intikal etmiş dua, bilgi ve belgeler karşısında -hasta A‘rabı gibi- uygunsuz birtakım görüşler ileri sürerek, sünnete itiraz etmemelidir. Aksi halde zarar eden bizler oluruz.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Hz. Peygamber ayırım yapmaksızın hastaları ziyarete gider ve onlara dua ederdi.
2. Katı, kaba bir bedevı de olsa, toplum fertlerini ziyarete gitmek, yöneticiler için; cahilleri ziyaret etmek de alimler için bir eksiklik değildir.
3. Hastalar, kendilerine yapılan öğüt ve duaları kabul etmeli ve dua edenlere güzel cevaplar vermelidir.
Cebrail’in (a.s.) Peygamberimize Okuduğu Şifa Duası
Ebu Saıd el-Hudrı radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Cebrail aleyhisselam, Nebı sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek:
- Ey Muhammed, hasta mısın? diye sordu. Hz. Peygamber de:
- Evet, dedi. Cebrail aleyhisselam:
- Allah’ın ismiyle seni rahatsız eden her şeyden sana okurum. Her nefsin veya hasetçi her gözün şerrinden Allah sana şifa versin. Allah’ın adıyla sana okurum” diye dua etti. (Müslim, Selam 40)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız?
Hastalık ve sıkıntılar insanlar içindir. Resul-i Ekrem Efendimiz de herşeyden önce bir insandır. Binaenaleyh onun da diğer insanlar gibi zaman zaman hastalanması pek tabiıdir. Hatta ona bazı kimselerin zarar vermesi de mümkündür. Bu durum hiç bir zaman “Allah seni insanların vereceği zarardan korur” (Maide suresi, 67) ayetindeki ilahı garantiye ters düşmez. Bu teminat, can tehlikesine karşıdır. Onlar sana hiçbir şekilde zarar veremezler demek değildir. Yine bilinen bir gerçektir ki, en şiddetli sıkıntıları peygamberler çekmişlerdir.
Rukye, yukarıda da geçtiği gibi, halkımızın tabiriyle, hastaya okumak demektir. Burada bizzat Cebrail aleyhisselam’ın Hz. Peygamber’e rukye yaptığını yani okuduğunu görmekteyiz. Manası bilinen kelimelerle ve şirk unsuru taşımayan sözcüklerle, bilhassa ayet-i kerımelerle rukye yapmak caizdir. Yasaklanmış olan rukye, Cahiliye dönemindeki gibi, birtakım tılsımlı ve bozuk manalı kelimelerle yapılan rukyelerdir.
Hz. Cebrail’in, Peygamber Efendimiz’e ismiyle “Ya Muhammed” diye hitap etmesi, “Peygamberi biribirinizi çağırdığınız gibi çağırmayın” [Nur suresi (24), 63] yasağının insanlar ve cinlere yönelik olduğunu gösterir.
“Hasetçi her göz” ifadesi, nazar değmesinin gerçek olduğunu gösterir. Nazardan ve zarar vermesi muhtemel herşeyin şerrinden Allah’a sığınmak gerekir. Zira hayrı da şerri de yaratan O’dur. O’nun iradesinin ve kudretinin üzerinde asla bir güç yoktur. O halde böylesi bir güce sığınıp dayanmak, kötülüklerden emin olmanın en sağlam yoludur. Cebrail aleyhisselam’ın iki kez “Allahın ismiyle sana okurum” demesi de, bu tür hallerde Allah’a sığınmanın ve sadece ondan yardım beklemenin, olan herşeyin O’nun dilemesiyle olacağına inanmanın pekiştirilmesi anlamına gelmektedir.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Hasta ziyareti sırasında ve sorulması halinde şikayet etmeksizin hasta olduğunu söylemek caizdir.
2. Hastaya bazı ayet, zikir ve dua cümleleriyle, Allah’ın güzel isim ve sıfatlarıyla okuyup şifa dilemek caizdir.
3. Nazar (göz değmesi) haktır.
4. Her çeşit kötülükten ve şerden Allah’a sığınmak gerekir. Bunun en uygun yolu da muavvizeteyn denilen Felak ve Nas surelerini okuyarak Allah’a sığınmaktır.