CEMAATLE NAMAZ KILMAK HAKKINDA AYET VE HADİSLER
İslam, mü’minlerin cemaat halinde yaşamalarını, her hususta birbirlerini destekleyip yardımlaşmalarını ve adeta tek bir saf gibi birlik ve beraberlik içinde Allah yolunda gayret etmelerini emretmektedir. Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
“Allah, kendi yolunda birbirine kenetlenmiş, kurşunla perçinlenmiş müstahkem bir bina gibi saf bağlayarak mücadele eden kimseleri sever.” (es-Saff, 4)
Allah Resûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurmuştur:
“...Cemaat halinde olmanızı ve ayrılığa düşüp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim. Zîra şeytan, yalnız başına yaşayan kimselerle beraberdir. İki kişi de olsa, beraber yaşayanlardan ise uzaktır. Cennetin ortasında bulunmak isteyen kimse, cemaate devam etsin...” (Tirmizî, Fiten, 7/2165)
Namazın her rekatında okuduğumuz Fatiha Sûresi’nde, “Ancak Sana ibadet eder ve ancak Sen’den yardım isteriz!” derken, günde en az kırk defa, cemaat halinde olduğumuzu Rabbimiz’e arz etmekteyiz.
Peygamber Efendimiz’in, gerek Kuba’da gerekse Medîne-i Münevvere’yi teşrif buyurduklarında yaptıkları ilk iş, bir mescid inşa etmek olmuştur. Kendileri de bizzat inşaatında çalışarak İslam cemaatinin temellerini atmışlardır.
Efendimiz’in bu sünnetini takip eden ecdadımız da şehirlerin îmarında evvela merkeze azametli bir cami inşa etmiş, sonra da şehri bu caminin etrafına bir nûr halesi gibi örmüşlerdir.
Dolayısıyla namazları cemaatle kılmak, İslam’ın maksadına en uygun bir davranış ve Yüce Mevla’mızın emridir.
Efendimiz -aleyhissalatü vesselam- buyurur:
“Müslüman bir kimse, namaz ve zikir için çokça camilerde bulunduğunda, Allah Teala onun bu halinden tıpkı bir ailenin, gurbetteki yakınları döndüğünde sevindiği gibi, sevinç duyar ve hoşlanır.” (İbn-i Mace, Mesacid, 19)
“Her kim mescide ülfet ederse, Allah da onunla ülfet eder.” (Süyûtî, II, 143)
“Size Allah Teala’nın, hataları neyle silip dereceleri neyle yükselttiğini haber vereyim mi? Soğuk günlerde abdest almak, uzak yerlerden cemaate gitmek ve namazı kıldıktan sonra diğer vakti beklemektir. İşte gerçek bağlılık budur! İşte gerçek bağlılık budur! İşte gerçek bağlılık budur!” (Muvatta, Kasrü’s-Salat, 55)
aişe -radıyallahu anha- da şöyle demiştir:
“Kim ezanı işitir de camiye gitmezse, hayrı istememiş veya kendisi hakkında hayır murad edilmemiş olur.” (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübra, III, 57)
Allah Resûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-, cemaate devam husûsunda ihmalkarlık gösterenlere karşı son derece tavizsiz davranmıştır. Nitekim bir gün:
“Kim, müezzini işitir ve kendini engelleyen bir özrü olmadığı halde cemaate gitmezse, münferiden kıldığı namaz (kamil bir namaz olarak) kabûl edilmez.” buyurmuştu. Ashab-ı kiram:
“–(Ey Allah’ın Resûlü!) Özür nedir?” dediler. Efendimiz:
“–Tehlike korkusu veya hastalıktır.” buyurdu. (Ebû Davûd, Salat, 46/551)
Cemaati terk etmek, İslam cemiyetinin dağılmasına sebep olur. Cenab-ı Hak, cemaati parçalayan kimseleri şu şekilde yermektedir:
“Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya, Sen’in onlarla hiçbir alakan yoktur...” (el-En’am, 159)