KUR’AN OKUMANIN FAZİLETİ HAKKINDA HADİSLER
Kur’an’ın Şefaati ile İlgili Hadis
Ebu Ümame radıyallahu anh, ben Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir” buyururken işittim, demiştir. (Müslim, Müsafirın 252. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned,V, 249, 251)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız?
Hadis kitaplarımızın birçoğunda Kitabü’l-fezail bölümleri yer alır. Kur’an’ın faziletlerine ya bu kitapların içinde veya başlı başına müstakil bir bölüm halinde yer verilir. Buralarda genel olarak Kur’an’ın faziletleri, özel olarak da Kur’an’ın bazı sure ve ayetlerinin faziletleriyle ilgili hadis ve haberler ele alınır. Daha sonraki dönemlerde Kur’an-ı Kerım’in faziletlerini konu alan birçok eser meydana getirilmiştir. Bu eserler, tasnif dönemi eserleri gibi sadece konuyla ilgili hadisleri ihtiva eden kitaplar değil, Kur’an ve Sünnet’ten hareketle bu yöndeki görüş ve düşünce farklılıklarını, bu görüş ve düşüncelerin dayandığı esasları, işin itikadı, ilmı ve fikrı boyutunu etraflıca ele alan kitaplardır.
Fazılet, bir şeyin taşıdığı seçkin ve kıymetli özellikler sebebiyle başka bir şeye üstün olmasıdır. Fazılet, hayır olan ve övülen bir özelliktir; noksanlığın karşıtı olup kemali ifade eder. Fazılet Arap dilinde ilimlerle, yani bilgi alanlarıyla, ibadetler, ameller yani davranışlarla veya ahlakı niteliklerle ilgili olarak kullanılır. Bir ilim diğerinden veya bir alim başkasından daha fazıletli olabilir. Bir amel, bir ibadet, bir davranışın da aynı şekilde benzerlerinden daha üstün, daha faziletli kabul edildiği vakidir. Ahlakı hasletler de kendi aralarında bir derecelendirmeye tabi tutulabilirler. Bunların her birinin Kur’an ve Sünnet’te örneklerini görmek mümkündür.
Kur’an’daki bir sure veya ayetin yine Kur’an’daki başka bir sure ve ayetten daha faziletli olup olmayacağı, ulema arasında görüş ayrılıklarına sebep olmuştur. İmam Ebü’l-Hasen el-Eş’arı, Kadı Ebu Bekir el-Bakıllanı ve İbni Hibban gibi kelam alimleri böyle bir şeyin olamayacağı kanaatindedir. Çünkü bilindiği gibi Kur’an’ın tamamı Allah kelamıdır. Bir sure veya ayet diğerinden daha fazıletlidir denilirse, mukabilinin noksan olması gibi bir sonuç ortaya çıkar ki, bu doğru bir düşünce olarak kabul edilemez. Fakat İslam alimlerinin büyük çoğunluğu, bir surenin başka bir sureden, bir ayetin de diğer bir ayetten üstün olmasının caiz olduğu görüşünü benimserler. Çünkü bu konuda yoruma ihtiyaç hissettirmeyecek kadar açık naslar bulunduğunu ileri sürerler. Bu kadar çok sahih rivayet ortada dururken, konu hakkında ihtilaf etmenin bile doğru olmadığını ifade ederler. İmam Kurtubı, doğru düşüncenin bu sonuncu görüş olduğunu söyler.
İmam Gazzalı de, Kur’an kendisine inmiş olan Resul-i Ekrem’in bunu ifade ettiğini belirterek, bazı surelerin başka surelerden, bazı ayetlerin de başka ayetlerden daha üstün sayılması konusunda ihtilaf edecek bir durum olmadığını açıklar. Bunun bir de misalini verir ve benzer hadislerin pek çok olduğunu söyler. Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Yasin suresi Kur’an’ın kalbidir, Fatiha suresi Kur’an surelerinin en faziletlisidir, ayetü’l-kürsı Kur’an ayetlerinin efendisidir, Kul hüvellahü ahad suresi Kur’an’ın üçte birine denktir.” (Ahmed İbni Hanbel, Müsned,V, 26) Fazılet, bir şeyin mükafatının büyüklüğü, nefsi etkilemesi itibariyle sevabının kat kat çok olması, insanda Allah korkusu, saygısı ve tefekkürü uyandırmasıyla ölçülür. Daha anlaşılır tarzda ifade edecek olursak, mesela ayetü’l-kürsı, Haşr suresinin son tarafı ve İhlas suresinde bulunan Allah’ın varlığına, birliğine, vahdaniyet esaslarına ve Cenab-ı Hakk’ın sıfatlarına delalet eden özellikler, Tebbet suresinde yoktur. Şu halde Kur’an’dan bir sure veya ayetin yine Kur’an’dan bir başka sure ve ayete üstünlüğü, ifade ettikleri derinlikli manalar ve muhtevaları ile alakalıdır.
Fazilet kavramıyla ilgili bu açıklamalardan sonra Ebu Ümame’nin rivayet ettiği hadisimize geçebiliriz. İmam Nevevı’nin buraya aldığı kısım, hadisin sadece ilk cümlesi olup, devamında Bakara ve al-i İmran surelerini okumanın fazilet ve mükafatı anlatılır. Kur’an’ı okuma emri, orada hazır bulunan bütün ashaba, dolayısıyla bütün ümmete bir talimat niteliği taşır. Kur’an’ı okumakta aslolan onu anlamak, ilmine, bilgisine ve mantığına sahip olmaksa da, sadece metnini okumak dahi bir ibadet olup, pek çok sevabının olduğu Resul-i Ekrem’in hadislerinde beyan buyurulur. Çünkü Kur’an Allah kelamıdır; onu okuyan Allah’la konuşuyor hükmündedir ki, bunu önemsememek söz konusu olamaz. Ayrıca her insanın onu gerektiği şekilde anlaması, ilim ve bilgisine vakıf olması, ondan birtakım istinbat ve istihraclarda bulunabilmesi mümkün olamaz. O halde böyle olanlar Kur’an okumasınlar demek ilahı hakıkate aykırı bir davranış olur. Zira herkesi alim yapmamız, herkese dilin inceliklerini kavrayacak derecede Arapça öğretmemiz söz konusu olamaz. O halde insanlardan pek çoğu sadece Kur’an’ı okuyarak sevaba nail olurken, tarih boyunca sayıları insanoğlunun nüfusuna kıyasla çok fazla olmayan alimler sınıfı da onun ilmini yapar ve bu sayede insanların büyük çoğunluğu hayatta nasıl bir yol izleyeceklerini onlardan öğrenmiş olurlar.