Bi‘setten otuz beş yıl kadar önce doğdu. Aslen Yemen menşeli Kelb kabilesindendir. Hz. Peygamber’den sadece on yaş küçük olduğu halde evlâtlığı olmasından dolayı önceleri Zeyd b. Muhammed diye anılırdı. Ancak evlâtlıkların öz babalarının adıyla anılmasını emreden âyet (el-Ahzâb 33/5) indikten sonra babası Hârise’nin adıyla anılmaya başlandı (Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 62). Resûlullah tarafından çok sevildiği için “hibbü Resûlillâh” lakabıyla tanınırdı. Câhiliye döneminde henüz çocukken annesi Su‘dâ ile birlikte Benî Ma‘n’daki akrabalarını ziyarete giderken Benî Kayn mensupları tarafından kaçırıldı ve Ukâz panayırında köle olarak Hz. Hatice’nin yeğeni Hakîm b. Hizâm’a satıldı. Hakîm onu Mekke’ye götürdü ve halası Hatice’ye, Hz. Hatice de Resûlullah’a hediye etti. Diğer bir rivayete göre ise Zeyd’i kaçıranlar Mekke’nin Bathâ semtinde satmak istediklerinde Hz. Peygamber kendisini görmüş ve Hatice’ye onu satın almasını tavsiye etmiş, o da satın alıp Resûl-i Ekrem’e hediye etmiştir. Zeyd’in kabilesinden hac için Mekke’ye gelenler kendisini görüp tanıdılar ve dönüşte durumu ailesine bildirdiler. Babası Hârise ile amcası Kâ‘b (bazı rivayetlere göre ağabeyi Cebele) yanlarına Zeyd’in fidyesini de alarak Mekke’ye geldiler, Resûl-i Ekrem’den onu geri istediler. Resûlullah, Zeyd’i ailesiyle görüştürdü ve dilerse kendileriyle gidebileceğini söyledi. Fakat Zeyd, Resûlullah’ın yanında kalmayı tercih etti. Bu olaydan sonra Resûl-i Ekrem, Zeyd’i Kâbe’nin bitişiğindeki Hicr mevkiine götürüp, “Şahit olun, Zeyd benim oğlumdur, o benim mirasçım, ben de onun mirasçısıyım!” dedi ve ardından onu âzat etti.
Hz. Peygamber’den hiç ayrılmayan Zeyd onun risâletini ilk tasdik edenlerdendir; hatta bazı rivayetlere göre erkeklerden ilk müslüman olan kişidir. Resûl-i Ekrem’in Tâif yolculuğunda Zeyd de beraberdi. Tâifliler, Resûl-i Ekrem’i dinlemeyip şehirden çıkardıkları sırada üzerlerine atılan taşların Peygamber’e isabet etmemesi için Zeyd kendi vücudunu ona siper etti ve yaralandı. İslâm’ın ilk yıllarında Mekke’de Resûlullah tarafından Hz. Hamza ile kardeş ilân edildi. Hz. Hamza savaşa gitmeden önce öldüğü takdirde ne yapacağını Zeyd’e vasiyet ederdi; şehid olacağı Uhud günü de ona vasiyette bulunmuştu. Medine’ye hicretten sonra Zeyd bir süre Sa‘d b. Hayseme’nin “beytü’l-uzzâb” (bekârlar evi) denilen Kubâ’daki evinde misafir oldu ve Üseyd b. Hudayr ile kardeş ilân edildi.
Zeyd b. Hârise Bedir, Uhud, Hendek gazvelerine, Hudeybiye seferine ve Hayber’in fethine katıldı. Bedir zaferinin müjdesini Hz. Peygamber’in devesi Kasvâ’ya binerek Medine’ye o ulaştırdı. Hendek Gazvesi’nde muhacirlerin sancaktarı idi. Karede Seriyyesi, Süleym kabilesi üzerine düzenlenen Cemûm, ayrıca Îs, Taref, Hismâ (Benî Cüzâm), Ümmü Kırfe (Benî Fezâre), birinci Vâdilkurâ, Medyen ve ikinci Vâdilkurâ seriyyeleri onun kumandanlığında yapıldı. Hicretin 6. yılının Rebîülevvel ayı başında (Temmuz 627), Kureyş’in müttefiki olup Hendek Gazvesi’ne 700 kişilik bir kuvvetle katılan Benî Süleym kabilesini cezalandırmak üzere Cemûm’a gönderildi ve kabilenin üzerine baskın düzenleyerek çok sayıda esir ve ganimet elde etti. Ümmü Kırfe seferinden dönüşünde Resûl-i Ekrem’in ona sarılıp öptüğü rivayet edilir. Sefevân ve Müreysî‘ gazvelerinde Resûlullah’a vekâlet için Medine’de kaldı. Hz. Peygamber’in Zeyd’e olan güvenine işaret eden Hz. Âişe, “Resûl-i Ekrem, Zeyd’i bir ordu ile sefere gönderdiğinde mutlaka onu kumandan tayin ederdi. Eğer şimdi sağ olsaydı kendisini yerine halife bırakırdı” demiştir (Müsned, VI, 226-227, 254, 281).
Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen tek sahâbî olan Zeyd (el-Ahzâb 33/37) birkaç defa evlendi. Resûlullah’ın dadısı Habeşî Ümmü Eymen’le Mekke’de gerçekleşen ilk evliliğinden oğlu Üsâme doğdu. Zeyd, Ümmü Külsûm bint Ukbe, Dürre bint Ebû Leheb, Hind bint Avvâm ve bazı rivayetlere göre Ümmü Mübeşşir adlı hanımlarla da evlilik yaptı. Bedir Gazvesi’nden sonra da Resûl-i Ekrem’in halası Ümeyme’nin kızı Zeyneb bint Cahş ile evlendi. Ancak bu evlilik geçimsizlik yüzünden sürdürülemedi. Evlenmelerine bizzat aracı olan Hz. Peygamber onların ayrılmasını arzu etmese de Zeyneb’in sırf Peygamber’in tavsiyesiyle yaptığı bu evlilik boşanma ile sonuçlandı. Resûl-i Ekrem bu duruma üzüldü. Daha sonra konuyla ilgili âyetin inmesiyle (el-Ahzâb 33/37) Câhiliye döneminden kalma, evlâtlıkların boşanmış eşleriyle evlenme yasağı âdeti kaldırıldı ve Resûl-i Ekrem Zeyd’in boşadığı Zeyneb ile evlendi. Zeyneb’i kocasından Hz. Peygamber’in ayırdığı iddiası doğru olmadığı gibi -yukarıdaki âyette de belirtildiği üzere- Resûl-i Ekrem Zeyd’e eşini boşamamasını telkin etmiştir. Resûlullah’ın Zeyneb’le evlenmesinin asıl sebebi sözü geçen katı Arap âdetinin bizzat onun uygulamasıyla ortadan kaldırılmasıdır. Öte yandan Resûl-i Ekrem’in Zeyneb’i ev ortamında örtüsüz halde gördüğü ve gönlünün ona kaydığı yolundaki rivayetler muteber değildir. Bu rivayetler, Hz. Peygamber’in daha önce yakından tanıdığı Zeyneb’i hiç tanımıyormuş intibaı uyandırması bakımından da problemlidir. Onun Zeyneb’i bizzat Zeyd aracılığıyla istediğine dair sadece Enes b. Mâlik’ten nakledilen garip rivayet (meselâ bk. Müslim, “Nikâḥ”, 89) ihtiyatla karşılanmalıdır.
Hz. Peygamber’den hiç ayrılmayan Zeyd onun risâletini ilk tasdik edenlerdendir; hatta bazı rivayetlere göre erkeklerden ilk müslüman olan kişidir. Resûl-i Ekrem’in Tâif yolculuğunda Zeyd de beraberdi. Tâifliler, Resûl-i Ekrem’i dinlemeyip şehirden çıkardıkları sırada üzerlerine atılan taşların Peygamber’e isabet etmemesi için Zeyd kendi vücudunu ona siper etti ve yaralandı. İslâm’ın ilk yıllarında Mekke’de Resûlullah tarafından Hz. Hamza ile kardeş ilân edildi. Hz. Hamza savaşa gitmeden önce öldüğü takdirde ne yapacağını Zeyd’e vasiyet ederdi; şehid olacağı Uhud günü de ona vasiyette bulunmuştu. Medine’ye hicretten sonra Zeyd bir süre Sa‘d b. Hayseme’nin “beytü’l-uzzâb” (bekârlar evi) denilen Kubâ’daki evinde misafir oldu ve Üseyd b. Hudayr ile kardeş ilân edildi.
Zeyd b. Hârise Bedir, Uhud, Hendek gazvelerine, Hudeybiye seferine ve Hayber’in fethine katıldı. Bedir zaferinin müjdesini Hz. Peygamber’in devesi Kasvâ’ya binerek Medine’ye o ulaştırdı. Hendek Gazvesi’nde muhacirlerin sancaktarı idi. Karede Seriyyesi, Süleym kabilesi üzerine düzenlenen Cemûm, ayrıca Îs, Taref, Hismâ (Benî Cüzâm), Ümmü Kırfe (Benî Fezâre), birinci Vâdilkurâ, Medyen ve ikinci Vâdilkurâ seriyyeleri onun kumandanlığında yapıldı. Hicretin 6. yılının Rebîülevvel ayı başında (Temmuz 627), Kureyş’in müttefiki olup Hendek Gazvesi’ne 700 kişilik bir kuvvetle katılan Benî Süleym kabilesini cezalandırmak üzere Cemûm’a gönderildi ve kabilenin üzerine baskın düzenleyerek çok sayıda esir ve ganimet elde etti. Ümmü Kırfe seferinden dönüşünde Resûl-i Ekrem’in ona sarılıp öptüğü rivayet edilir. Sefevân ve Müreysî‘ gazvelerinde Resûlullah’a vekâlet için Medine’de kaldı. Hz. Peygamber’in Zeyd’e olan güvenine işaret eden Hz. Âişe, “Resûl-i Ekrem, Zeyd’i bir ordu ile sefere gönderdiğinde mutlaka onu kumandan tayin ederdi. Eğer şimdi sağ olsaydı kendisini yerine halife bırakırdı” demiştir (Müsned, VI, 226-227, 254, 281).
Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen tek sahâbî olan Zeyd (el-Ahzâb 33/37) birkaç defa evlendi. Resûlullah’ın dadısı Habeşî Ümmü Eymen’le Mekke’de gerçekleşen ilk evliliğinden oğlu Üsâme doğdu. Zeyd, Ümmü Külsûm bint Ukbe, Dürre bint Ebû Leheb, Hind bint Avvâm ve bazı rivayetlere göre Ümmü Mübeşşir adlı hanımlarla da evlilik yaptı. Bedir Gazvesi’nden sonra da Resûl-i Ekrem’in halası Ümeyme’nin kızı Zeyneb bint Cahş ile evlendi. Ancak bu evlilik geçimsizlik yüzünden sürdürülemedi. Evlenmelerine bizzat aracı olan Hz. Peygamber onların ayrılmasını arzu etmese de Zeyneb’in sırf Peygamber’in tavsiyesiyle yaptığı bu evlilik boşanma ile sonuçlandı. Resûl-i Ekrem bu duruma üzüldü. Daha sonra konuyla ilgili âyetin inmesiyle (el-Ahzâb 33/37) Câhiliye döneminden kalma, evlâtlıkların boşanmış eşleriyle evlenme yasağı âdeti kaldırıldı ve Resûl-i Ekrem Zeyd’in boşadığı Zeyneb ile evlendi. Zeyneb’i kocasından Hz. Peygamber’in ayırdığı iddiası doğru olmadığı gibi -yukarıdaki âyette de belirtildiği üzere- Resûl-i Ekrem Zeyd’e eşini boşamamasını telkin etmiştir. Resûlullah’ın Zeyneb’le evlenmesinin asıl sebebi sözü geçen katı Arap âdetinin bizzat onun uygulamasıyla ortadan kaldırılmasıdır. Öte yandan Resûl-i Ekrem’in Zeyneb’i ev ortamında örtüsüz halde gördüğü ve gönlünün ona kaydığı yolundaki rivayetler muteber değildir. Bu rivayetler, Hz. Peygamber’in daha önce yakından tanıdığı Zeyneb’i hiç tanımıyormuş intibaı uyandırması bakımından da problemlidir. Onun Zeyneb’i bizzat Zeyd aracılığıyla istediğine dair sadece Enes b. Mâlik’ten nakledilen garip rivayet (meselâ bk. Müslim, “Nikâḥ”, 89) ihtiyatla karşılanmalıdır.