ALLAH DE ÖTESİNİ BIRAK | İslami Forum, Dini Forum, İslami Forum Sitesi

ALLAH DE ÖTESİNİ BIRAK

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlarım. Bu kitabı yazmayı vesile kılan Rabb’ime verdiği lütfundan dolayı hamdü senalar olsun.“Ben bir kulu sevdiğim zaman onun işiten kulağı ve gören gözü olurum. Artık o, (konuşurken) benim (kelamım vehükmüm)le konuşmaya ve (baktığı her şeyi) benim (verdiğimözel bir görüş)le görmeye başlar.”Bu kitabı yazan Uğur Koşar sadece aracıdır, vesiledir, lütuf verahmet tamamen Allah’ındır...

Allah her şeyden haberdardır, sanmayın ki size yapılanhaksızlığa kayıtsız kalıyor. O, size bir annenin evladınayaklaştığı merhametten daha fazla merhamet duyandır.Duanın karşılığını takip etmeden “Allah de ötesini bırak”.Kul Rabb’ini imtihan etmez. O’na tevekkülle yaklaştığındarahmetini tüm hücrelerinde hissedeceksin.

Karşında o kadar çok maskeli insan var ki onları tanımak içinyoruluyorsun. Şayet dikkat edersen güzel olan bir şey var; osenin hakkını aldıkça, sen onun sevaplarından kazanıyorsun.O halde kaybettim diye üzülme, biraz daha derin bakarsan,aslında kazandığını fark edeceksin!..

Ben sana yeni bir bakış açısı getiriyorum. Rabb’ini daha iyihissedebilmen ve O’na daha yakın olabilmen için sana farklıbir pencere açıyorum. Toplum sana Allah’tan korkmanısöyler, oysa korkunun olduğu yerde sevgi asla yoktur. O haldeAllah’tan korkarsan O’nu nasıl kendine yakın hissedebilirsin!

Allah sonsuz merhamet sahibidir, O bağışlayanların en hayırlısıdır. Allah’tan korkmak, “Ben bunu yaparsam Rabb’ime layık bir kul olamam, O bana güvenmiş, ben bugüveni sarsarım” demektir. Asıl korku budur. Kendi vicdanından korkmaktır. Allah karşısına hayâ edecek bir amelle çıkmaktan korkmaktır...Ve korktuğunla yakın ilişki kuramazsın, O’nu tam olarak hissedemez ve O’na güvenemezsin. İşte senin asıl sorunun budur!..
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
UĞUR KOŞAR KİMDİR ?

TTS (Theatrical Therapy System) ve Nur Terapisi’nin kurucusu olan düşünür, psikolojik danışman ve yazar Uğur Koşar, Doğu’nun Zen öğretisi (farkındalık) ile sufiliğin“kalp gözüyle bakışını” harmanlayarak kendine özgü üslubuyla insanların kendi öz varlıklarıyla buluşmasına, böylece zihnin sesini susturarak kalıcı bir huzurla yaşamlarına devam etmesine yardımcı olmaktadır.

Uğur Koşar der ki: “Ben sizi yeni bir şeyle tanıştırmıyorum, sadece sizin unuttuğunuz kendi özünüzle tekrar buluşmanıza vesile oluyorum.” Usta, “Yaşam matematik değil bir şiirdir ve içinde nefes aldığınız bu hayat, beyinlerin gelişmesinden öte yüreklerin ve ruhun olgunlaşmasıyla gelen bir kutlama olmalıdır” diyerek yaşamanın aslında bir sanat olduğunu anlatmaktadır. Onun görüşüne göre, mutsuz insan yoktur, mutlu olacağına inanmayan insanlar vardır ve insanları yorgun kılan yaşam değil, taşıdıkları maskeleridir.

Uğur Koşar “Her soru önce kendi cevabını doğurur” sözleriyle insanların aradığı cevapların aslında kendi derinliklerinde mevcut olduğunu ifade eder. O, yaşam yolculuğunda insanların kendilerini keşfetmeleri ve kendi derinliklerinde bulunan mevcut cevaplara ulaşmaları adına, insanları sadece düşündürmeye ve onların farkındalık kazanmalarına, baktıklarından daha derine bakarak Allah’ın mucizelerini görmelerine, O’nu kucaklamalarına yardımcı olmaktadır.

Onun şu sözleri insanlara farkındalık kazandırmaya yöneliktir: “-Yaşam geçmiş ile gelecek arasında açmış bir çiçektir, onu sadece şimdiki anın içinde koklayabilirsin. - Kendi hayatını yaşamıyorsan, yaşadığın hayat senin değildir! - Dışarıda mucize arama, mucize sensin. - Önemli olan hayatın ne zaman son bulacağı değil, onu ne zaman hissederek yaşamaya başladığındır. - Ben size mutlu olmayı değil, mutluluğa dönüşmeyi gösteriyorum.

- Allah kitaplarını insana göndermişken, O Peygamberlerini insana göndermişken, cennetinin kapılarını açmışken ve O sana bu kadar çok değer veriyorken, sen nasıl olur da kendine değer vermezsin? - Sadece yaşamın gerçekliğine uyum sağla, ruhun ağlamaya ihtiyacı varsa ağla, gülmeye ihtiyacı varsa gül, her deneyimi yaşa, kontrol etme. Şayet kontrol edersen bütün enerjini dışarıya akıtmış olacaksın. Sessiz ol ve yaşamın akışını izle, o akışta gelen her şey bir mucizedir.”
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Uğur Koşar, insanlığın temel sorunlarından birini ise şu sözlerle ifade etmektedir: “İnsanlar isyanda, hayat çoğu için yaşarken bitmiş durumda, çünkü hep başkalarının hayatını yaşamaktalar. Bu hayat onların değil; başka bedenlerde, başka ruhlarda hayat buluyorlar ve onlar gidince hayat da anlamını yitiriyor. İnsanlığın en büyük sorunu budur. Kendi hayatını yaşamıyorsan, yaşadığın hayat senin değildir. Nasıl olabilir ki ? O hayat başkasına bağlı ve o gittiğinde yahut ilgisini yitirdiğinde sen de eriyor, tükeniyorsun! Olanları izlediğinde şahit olacaksın ve o zaman varlığın farkındalıkla dolacaktır.”
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
UĞUR KOŞAR’IN TERAPİSİ HAKKINDA
(İnsanların Uğur Koşara dünyanın dört bir yanından gelmelerinin sebebi; panik atak, anksiyete, takıntı, özgüven eksikliği, depresyon sorunlarına tek seansta ilaçsız çözüm sunduğu içindir. İlginize teşekkür ederiz...) Uğur Koşar terapisiyle ilgili şu sözleri dile getirmiştir: “Öncelikle şunu çok net belirtmeliyim: Terapi görmek için yıllarca uzmanlara, psikologlara gitmiş ama çare bulamamış insanlarla görüşmeyi seçiyorum.

Bunu sana kimse söylememiş olabilir, fakat depresyon artık senin aydınlanmanın, çiçek açmanın habercisidir. Bir çiçek tohumunu düşün; tohumun filizlenmesi, çiçek vermesi için nasıl ki artık son derece patlamaya hazır duruma gelmesi gerekiyorsa insan da depresyondayken çiçek vermeye hazır demektir. Yahut gebe bir kadını düşün lütfen. Onun doğum gerçekleştirmesi için dokuz ay sürenin geçmesi, artık karnının burnuna gelmesi, bir patlamaya bir sıkışmaya hazır olması gerekir, öyle değil mi? Yoksa bebek sağlıklı doğmayacaktır. Bebek dört aylıkken doğarsa ölecektir. İşte bu yüzden senin dibe vurman, depresyonda olman benim için son derece güzel bir şey.

Bana artık senin çiçek açmana yardımcı olmak, sadece bu negatif enerjini pozitife dönüştürmek kalıyor. Psikolojik sorun yoktur, sadece zihinsel bir işletim hatası vardır. İnsan zihni kullanmasını bilmiyor, çünkü onun kullanma talimatını kimse vermedi! Ben insanlara zihnin nasıl kullanılacağını gösteriyorum ve onlar kolayca özlerine ulaşıyor, kalıcı sonsuz huzurla tanışıyorlar, tek sırrım budur. Burada olduğuna göre uzmanlara, psikiyatrlara gitmiş, ilaçlar almış ama kendi özünle buluşamamış olmalısın. Sana yardımcı olamadılar, çünkü sen derin bir uykudasın, tıpkı geceleri yatağında uyuduğun gibi ve bu durumda sana verilen komutları algılayabilir, onları idrak ederek yaşamında uygulayabilir misin? Hayır, bunu nasıl yapacaksın? Sen zaten bir uykudasın... Uykuda olan hiç kimse dışarıdan verilen komutları rüyasında uygulayamaz.

Bu yüzden psikologlar, psikiyatrlar insan üzerinde kalıcı bir mutluluk sağlayamamıştır, çünkü onlar farkında olmadan insanlar derin uykunun içindeyken terapi vermişlerdir! Kişinin öncelikle derin uykusundan uyandırılması gerekir ve benim yaptığım sadece sizin uyanmanıza yardımcı olmaktır, sonsuz huzur ise tıpkı kabuslu bir rüyadan uyanır gibi kendiliğinden bir anda gelecektir.” “İnsanları yorgun kılan hayat değil, taşıdıkları maskeleridir” diyerek de birçok insanın farkında olmadan takmış olduğu maskelerinden sıyrılarak kendi özüyle buluşmasını sağlayan üstat, şu sözleriyle insanları farklı bakış açılarına yönlendirmektedir: “Sorun hiçbir zaman problemler değildir, yaşam yolculuğunda problemler her zaman olacaktır, asıl sorun, zihnin oyununa gelerek problemlerle özdeşleşmemiz, onlara bir mıknatıs gibi yapışmamızdır.”

Uğur Koşar “Mutsuzluk, zeki insanın bilgeliğe dönüşüm aracıdır” diyerek danışanlarına, acıyı bir araç olarak kullandırıp sonra onu sonsuz bir huzura dönüştürmekte ve kendine özel öğretisiyle görüşme seanslarında bunu yaşatarak anlatmaktadır.
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Usta, “Dikkatle izlemenizi isterim. Biri sizi üzdüğünde o aslında size sadece bir iğne batırmıştır; öfke, tepki, üzüntü ise sizin içinizden yükselir!” diyerek insanları kendi içine yönlendirip orada özü merkeziyle buluşturarak sorunların sonsuz bir huzura dönüşmesine; kendine özgü birçok öğretisiyle danışanlarının farkındalık kazanmasına ve bilgelik boyutuna ulaşarak aydınlanmasına yardımcı olmuştur. Psikologlar kitaplarını ve terapisini tavsiye etmektedir. Ünlü isimlere, birinci ligden futbolculara, yaşam koçlarına da terapi veren Uğur Koşar, görüşmelerini, İstanbul Mimaroba’daki özel çalışma ofisinde yapmaktadır. Üstadın geliştirdiği, TTS (Theatrical Therapy System) tek seanslık başarı için geliştirdiği en ideal terapi sistemidir.
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Her şey kendimi bulmakla başladı... Yeni bir hayat, yeni bir dünya, sandığımdan çok daha öte bir ben. Tıpkı Yunus Emre’nin dediği gibi: “Bir ben var bende benden içeri.” Peki, o içeriye nasıl gidilecek? Bugüne kadar sana herkes sadece konu başlığı verdi: “Mutluluk içinde.” Ancak oraya nasıl gidileceği hakkında kimse bir fikir vermedi. Bu yola çıkarken bilgelik adına çıkmıştım ve huzuru velilik yolunda buldum! Çünkü onun içinde Allah vardı!.. İşte benim tüm niyetim, seni varlığınla tanıştırmak. Bir kez oraya ulaştığında, zihin denen perdeyi, nefis denen karabulutu bir kez buhar ettiğinde ortaya gerçek sen çıkacaktır. Sandığın sen sadece beden ve zihinden ibaretti. Artık özüne ulaşma, Rabb’ini iliklerine kadar hissetme zamanın geldi.
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Bu kitabı yazmak için bir haber bekliyordum, bir işaret. Mutlaka bir olma zamanı vardır ve ben hiçbir zaman acele etmem. Niyet eder ve Allah’a bırakırım. Daima anımsa: Arzu şeytanidir, niyet ise rahmanidir. Bu senin yaşam anahtarın olsun. Ne zaman kendini bir arzu içinde bulursan hemen şeytanın elinden tuttuğunu anımsa, çünkü o sana yoğun bir şekilde onu elde etmeni söyler. Tıpkı günah işlettiği gibi! Her ne istiyorsan -eş, ev, araba vb.- şeytanın işi onu sana elde ettirinceye kadar arzulattırmak; sen onu elde edince ise gerçekleri göstererek aradan çekilmek; seni vicdanın.

Rabb’inle baş başa bırakmaktır. Sen henüz flört döneminde yoğun istekle bu adamla evleneceğim dersin, o benim ruh ikizim dersin ve kimseye aldırış etmeden evlenirsin ama şeytan seni evlendikten sonra gerçeklerle baş başa bırakacaktır. Adamın artık maskesi düşer, ruh ikizi sandığın o adam sanki başka biridir! Ve bu hep böyle olmuştur. Bu senin nişanlın değil, o gitmiş ve yerine sanki başka biri gelmiştir! Bu yüzden arzu şeytanidir. O senin elde etmen için gözüne perde indirir ve elde ettikten sonra perde kalkar. Gerçekleri gördüğünde ise canın yanmaya başlayacaktır. Yaşam yolculuğunda daima isteklerin olacaktır, niyet de bir istektir, ancak bunun içinde rahmet vardır, nur vardır, Allah vardır.
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Niyet ederek başladığın her şeyde Rabb’inle birlikte yürümüş olacaksın. Ve sen bir kez Allah’a tam tevekkülle sığındığında o seni asla şaşırtmaz. O ne güzel vekil (yardımcı) ve dosttur. Yeni biriyle mi tanıştın, hemen niyet et ve de ki: Ey Rabb’im! Ben bir yola çıktım, niyetim evlenmek ve huzurlu bir yuva kurmak. Ancak Evvel ve Ahir olan sensin; Alim olan, en iyi bilen de sensin. Ben sonumu bilemem ki, bu mümkün değil. Bu yüzden sana geldim, kapını çaldım. En iyi bilene tam tevekkülle sığınarak niyetimi sunuyorum. Şayet sevdiğim bu insanla evlenmem hayırlı olacaksa bana bu evliliği nasip et, eğer bu evlilik beni yorup yıpratacaksa sen henüz başlamadan evliliğime “Mâni” isminle engel ol. Bu yolda seni Vekil kıldım. Artık üzerindeki yükü bıraktın. Artık sorumluluk sende değil, onu Rabb’ine verdin. Şimdi rahatça gözlerini kapatıp uykunu da uyuyabilirsin. Çünkü “El-Vekil” olan Allah sana yardımcı olacaktır. İşte o zaman bu evlilik olsa da olmasa da sevineceksin!
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Veli kulun biri demiş ki: “Ben Allah’tan isterim, niyet eder ona bırakırım, Allah verirse bir kere sevinirim, vermez ise on kere sevinirim.” Ve yanındakiler şaşırmışlar: “Bu nasıl olur? İnsan hiç Allah’ın vermediğine sevinir mi?” “Ben sevinirim” demiş veli kul. “Allah’ın o verdiği benim istediğim içindi, vermediği ise kendi tasarrufudur, ben bilmem ki, benim hakkımda en iyi bilen Alim olan Allah’tır.” İşte bu yüzden O’nun hakkındaki seçimi her ne ise güzeldir; bu hoştur, bu rahmettir, bu nurdur. Ve sana bu yüzden “Allah de ötesini bırak” diyorum. Bunu ben söylemiyorum, ben sadece vesileyim...

Bunu, sadece sana anımsatıyorum. “Kulillah sümme zerhum. (Allah de ötesini bırak.)” [Enam Suresi, 91. ayet] Bir kez Rabb’inle yola çıktığında hayatın seni yorması mümkün değildir. Nasıl mümkün olabilir? O en güvenilir olandır. Ne anne ne baba ne evlat ne eş... Allah’tan başka sığınacak kimin olabilir? “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttaki olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?” (Enam Suresi, 32. ayet) Ben değil Rabb’im soruyor... Evet! Hâlâ akıl erdiremiyor musun?

Şimdi sana kalıcı mutluluğun formülünü veriyorum. Artık tüm formülleri bırakabilirsin. Öğrendiğin tüm teknikleri de bırak, çünkü “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur”. (Rad Suresi, 28. ayet) Bu kitapta sana hiçbir şey öğretmeyeceğim, öğretme fikri bile ürkütücü. Kimse kimseye bir şey öğretemez, sadece göremediğin cevapları görülür hale getirmek için buradayım. Sen köfteyi yutuyordun, ben ise sana onu çiğnemeni gösteriyorum. Çiğne ki köftenin tadı damağında kalsın. Çiğne ki yaşamın lezzeti gelsin
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Bir şeyi bilmenin sana kıvamı yoktur. Ekmeğin karnını doyurduğunu bilirsin, bunu adın gibi bilirsin, ancak ekmeği masanın üzerine koyup da ona sadece bak, onu yeme, sadece bilgiyle kal, dediğimde ne olacak? Bedeninde ne kadar yağ varsa iki üç ay içinde tükenecek, bedenin kendi kendini yemeye başlayacak ve sonra iflas edecektir. O halde senin ekmeğin karın doyurduğuna dair olan bilgine ne oldu? Şimdi o ne işe yaradı?

İşte bir Allah’ın varlığını bilmenin de, bir yaprağın Allah’ın izniyle kıpırdadığını bilmenin de senin ruhuna kıvamı yoktur. Ağacın altından yürüyüp geçeceksin ve hiçbir şey hissetmeyeceksin. Allah’ın rahmeti orada ağacın dalında, esen rüzgârda, uçan kuşta ancak sen yoksun! Bu yüzden ben senin daha farkında, daha aydınlık, tefekkürle yaşamanı istiyorum. Tefekkürün tadını bir kez aldığında artık senin yaşamına renk gelmeye başlar. Tefekkür nedir? O farkındalıktır, şimdiki anın içinde kalmaktır. Ancak ben sana bilgeliğin bahsettiği, şu herkesin dilinde olan şeylerden söz etmiyorum. “Daima farkında ol, şimdiki anın içinde kal” demekle olmaz. Artık bunu herkes öğrendi, herkes aynı şeyi söylüyor. Ancak nasıl farkında olacağını kimse bilmiyor, nasıl şimdiki anın içinde kalacaksın?
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Benim sözünü ettiğim farkındalık ve anın içinde kalmak tefekkürdür ve bunun içinde bilgelikten öte velilik vardır. Allah vardır!.. Rahmet ve nur vardır. O’nun sonsuz enerjisi, hiç kesilmeyen sevgisi vardır. Sana çok kısa olarak “nur terapisi”nde yaptırdığım bir tefekkür çalışmasını burada yaşatmak isterim. Dilersen her gün 1 dakika olacak şekilde başlayarak bunu yaşamına uygulayabilirsin. Bu senin ruhunun gıdasıdır.

Tefekkürün içinde farkındalık ve anın içinde kalmak vardır. Tekrar ediyorum, bu bilgelikten ötedir, çünkü içinde Rabb’inin rahmetini, o muazzam enerjisini hissedeceksin. Ruhun birçok besini vardır. Sana burada hepsinden söz etmeyeceğim. Belki başka bir kitapta... Ancak bu kitabın özü, kaldıramadığın üzerindeki o yükü tam güvenceyle, tevekkülle Allah’a bırakmak adınadır. Tefekkür ise -ben ona “ruhun suyu” diyorum-, bedenine su veriyorsun, ancak özün yani ruhun susuz kalmış! O halde sen kurumuş bir çöl gibisin. Peki, tefekkürü nasıl yapacaksın?

Belki de Allah’ı, sonsuz rahmetini, enerjiyi, ilk defa bu kadar yakından, iliklerine kadar hissedeceksin. Bu çok derin bir çalışmadır, niyetin Allah’ın rızasını, dostluğunu kazanmak adına olsun ve ister parkta otur, ister balkona çık... Günde 1 dakikayla izlemeye başla, her ne oluyorsa Allah’ın üzerinde bulunan o kesintisiz emrini, rahmetini gör... Ve şimdi gökyüzüne çevir gözlerini... Bulutları göreceksin... Onlar gökyüzünde askıda gibi duruyor, düşmüyorlar ve bazen sola bazen de sağa doğru ilerliyorlar. Üzerlerinde kayyum olan Allah’ın emrini hisset. Allah onlara kesintisiz olarak ayakta durun, diyor. Bir an bıraksa bulutlar yere düşerlerdi! Ve her şeye kadir olan Allah’ın rahmetini diğer tecelli ettiklerinde de görmeni isterim.
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Ağacın yapraklarına bak, kıpırdadığını göreceksin. Bazen hafif, bazen ise şiddetle sallanır. Rabb’im nasıl uygun gördüyse öyle kıpırdarlar. Ve şimdi o ağacın üzerindeki emri gör... Acele etme... Yaprak Allah’ın izniyle kıpırdıyor, o yaprağın üzerinde kesintisiz olarak ne emri var? “Kıpırda, kıpırda, kıpırda...” Bir an olsun bıraksa yaprak duracak. Ve başını çevir... Oradan geçmekte olan birini görebilirsin... Yürüyen bir insan yahut bir kedi, bir köpek... Üzerinde ne rahmeti, emri var? “Yürü, yürü, yürü, yürü...” Bir an bıraksa dururlardı. Ve uçan kuşa gözlerini çevir... Tefekkür et... Kuşun üzerinde uç emrini hissetmeye başlayacaksın. Rabb’in ona, “Uç, uç, uç, uç, uç...” diyor. Bir an bıraksa kuş düşüverir. Uçması mümkün değildir.

Ve kendi üzerine dön... Kendi üzerinde olan rahmeti belki de uzun bir aradan sonra ilk defa hissedeceksin. Daha önce biliyordun ancak ben bilmeye karşıyım, bilmek senin ruhunu doyurmuyordu. Şimdi üzerindeki rahmeti yutacaksın, tüm hücrelerine kadar hissedeceksin. Evet senin üzerinde kesintisiz olarak şu an “gör” emri var. Şu satırları okurken bile tefekkür edebilirsin. Allah gör dediği için görüyorsun. “Gör, gör, gör, gör...” Bir an bıraksa kör olursun, görmen artık mümkün değildir. Ve üzerinde olan diğer rahmeti hisset. Evet, o “duy” emridir Rabb’inin. Şu an her ne duyuyorsan üzerinde duy emri olduğu içindir. Bir an bıraksa o emri Allah sağır olurduk. Bunu çoğaltabilirsin... Bu senin elinde ve tefekkür yapmak için zamanım yok diyemezsin, bu mümkün değil, çünkü olan her şey Allah’ın rahmetiyle tecelli eder.
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Televizyon izlerken, görür ve duyarsın; önünden biri geçerken tefekkür edebilirsin, işyerinde, yemek yerken, telefonda konuşurken, her an... Her an Allah seninledir, tabii ki hissedersen, O’nu ruhunda hissetmek istersen... Ve bunu kim istemez ki?

İki cihan güneşi sevgili Peygamber’imiz anlatıyor: “Arkadaşlar az önce yanımdan ayrılan Cebrail ‘Ey Muhammed (S.A.V)! Seni insanlığa aydınlık yolu göstermek üzere hak Peygamber olarak gönderen Allah’a and olsun ki’ diye söze başlayarak bana şu ibret dolu hikâyeyi nakletti: Vakti zamanında bir mümin dünyadan el etek çekerek deniz ortasında ıssız bir adaya yerleşir. Burada insanlardan ve dünyalık işlerden uzak, ibadet etmeye koyulur.

Bir süre ibadet ettikten sonra acıkmaya ve susamaya başlar. Ama nerede? Adada yalçın kayalarla, kıyıyı döven azgın acı deniz suyundan ve bir de kendinden başka bir nesne yoktur. Günler haftaları, haftalar da aylan kovalarken abid kişi gittikçe güç ve takattan düşmeye başlar. Bu arada benzi solan, yüzü sararan abid ibadetlerinin ardından durmadan, ‘Ey Rabb’im bana yiyecek ve içecek bir şeyler ihsan et ki, ibadet etme gücümü kaybetmeyeyim’ diye Allah’a yalvarıp yakarır. Günlerden bir gün kudretine nihayet olmayan Allah yalçın kayalar arasından buz gibi soğuk, şerbet gibi tatlı bir kaynak fışkırtır ve etrafında kor gibi narlarıyla boy salmış koca bir nar ağacını dalgalandırarak O’nun bu dileğini yerine getirir.
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Abid, artık bütün gün ibadet ettikten sonra kaynağın başına iner, nar ağacından tek narını koparıp yer ve abdestini alarak tekrar namaz kılmaya koyulur. Namazlarının ardından da, ‘Ey Rabb’im! Canımı secde ederken al, beni öldürüp de cesedimi toprak içinde çürütme, beni kıyamete kadar secde etmekten mahrum bırakma’ diye dua eder. Bu böyle tam beş yüz yıl sürüp gider. Nihayet bir gün Yüce Allah dileğine uygun şekilde ruhunu teslim alır.”

Bundan sonrasını Cebrail şöyle anlatıyor: “Gerçekten biz o ıssız adaya iniş ve çıkışlarımızda gerçek Allah bağlısı mümini hep secdeye kapanmış, Allah’ı zikrederken gördük. Kıyamet kopup bütün insanlar dirilerek mahşer toplantısına getirildiklerinde onu yine ilahi sırlara dalmış ibadet eder bulacağız. Herkes bir bir Allah’ın huzuruna çıkarak hesaba çekilirken o da gelecek. Yüce Allah ona şöyle seslenecek: ‘Ey abid kulum, seni yaygın rahmetim sayesinde cennete sokuyorum, buyur gir.’ Abid ise şöyle cevap verecek: ‘Hayır ey Rabb’im! Amelim sayesinde cennete girmeye hak kazandım.’ Allah: ‘Ey melekler, kulumun işlediği ibadet ve amellerle kendisine ihsan ettiğim nimetleri bir bir karşılaştırın.
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Abidin amelleri ile Allah’ın kendisine verdiği nimetler karşılaştırılarak ölçü ve tartıya vurulacak. Bir tek gözü beş yüz yıl ibadetlerden ağır basacak. Geri kalan diğer nimetlere karşılık ibadet düşmeyecek. Ardından Allah: ‘Bu kulumu cehenneme atın’ diye emredecek. Abid: ‘Ey Rabb’im, yanılmışım, bağışla. Yaygın rahmetin sayesinde cennete girebilirim elbette’ diye haykıracak. Allah: ‘Onu buraya getiriniz.’ Abid, Allah huzuruna varacak, duracak. Allah: ‘Ey kulum, söyle bakalım. Seni yoktan kim var etti?’ Abid: ‘Sen Ey Rabb’im!’ Allah: ‘Bu var etme olayı senin amelinle mi, yoksa benim geniş ve yaygın rahmetimle mi meydana geldi?
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Abid: ‘Şüphesiz ki senin rahmetinle.’ Allah: ‘Beş yüz yıl gibi uzun bir süre sana ibadet etme gücünü veren kim? Issız adada seni tatlı suyla, her gün narla besleyen kim? Ve yine secde ederken ruhunu teslim alan kim?’ Abid: ‘Sensin Ey Rabb’im!’ Allah: ‘İşte bütün bunlar benim geniş ve yaygın rahmetim sayesinde meydana gelmiştir. Bunları kabul ettikten sonra mesele kalmadı. Şimdi doğru cennete...’ ” Cebrail sonunda: “Ya Muhammed (S.A.V)! Her şey Allah’ın rahmetiyledir” der. *** Senin görmen, duyman her şey Allah’ın rahmetiyle olur. Ne kadar günahkâr olursan ol, Rabb’ine ne kadar uzak olursan ol, O öyle merhamet sahibidir ki, rahmetini senin üzerinden çekmez... O’nun rahmetini hisset ve işte o zaman yaşadığını anlayacaksın
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
EVLİLİKTE VE İLİŞKİLERDE “ALLAH DE ÖTESİNİ BIRAK”

Birlikte yaşamak zorunda olduğun, enerjini çeken, seni yoran insanlar olacaktır. Eşin, kayınvaliden, patronun yahut evladın. Şimdi bunları terk edip nereye gidebilirsin ki? Kaçış çare değil... Ancak Mevlana kıvamına gelmen adına sana yardım etmek isterim. Mevlana zamanında yaşadığını düşün. Onu ziyarete gidiyorsun ancak muazzam bir kuyruk var. Hazreti görmek için iki gün kuyrukta bekliyorsun... Stres var, yorgunluk var; her an patlayacak bomba gibisin...

Ancak içeri girdiğinde Mevlana’ya öfkelenmen söz konusu bile olamaz, öyle değil mi? Onu gördüğün an senin tüm olumsuz enerjin değişecektir. Çünkü karşında şeffaf bir ayna vardır. Şimdi kime bağırabilirsin ki? Bu adam sadece gülümsüyor. Sen ona ne söylersen söyle Mevlana sana gülümseyecektir. Çünkü o rahmetin içindedir. Onun enerjisi seni de dönüştürecektir. Artık öfken yerini sevgiye bırakır. Ancak tam tersi bir olay düşün. Bir psikiyatra gittiğinde ve seni bırak iki gün iki saat beklettiğinde ve sen içeri girince ona “Ben işyerimden kısıtlı izin aldım da geldim...” yahut “Çocuğumu komşuya bıraktım da geldim, beni niçin beklettiniz?” diye öfkelenebilirsin. Evet, normal bir insana bağırabilirsin çünkü o rahmetin içinde değildir, onu yüzünden hemen anlayabilirsin, onu gözlerinden hemen tanırsın.
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Bu yüzden ben seni Mevlana kıvamına getirmek, onun içindeki rahmetle buluşturmaya vesile olmak isterim. Bunu bana danışmak için gelen evli çiftlere çok yaparım. Bir keresinde bir hanım danışanım görüşme sonrası beni arayarak şöyle demişti: “Hocam, eşim tam bana bağırmak üzereyken artık susuyor ve gülmeye başlıyor, bana bırakın hakareti, kötü bir söz bile söyleyemiyor.” Evet artık sana kızamazlar, o boyuta geldiğinde senin üzerinden yükselen o rahmetten doğan enerji tüm alanı kaplar, karşındaki öfkeli insana işler... Ve der ki: Ben bu kadına yahut bu adama nasıl bağırabilirim ki? Ona ne söylersem söyleyeyim sadece bana gülümsüyor. Tam olarak bu olur, bu psikoloji hemen karşındaki insanı sarar. Peki, Mevlana kıvamına nasıl geleceksin? Bunun için zihni, onun hilelerini tanıman gerekiyor.
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
KİŞİ KİŞİNİN AYNASIDIR

Bir gün Peygamber Efendimiz (selamların en güzeli üzerine olsun) arkadaşlarıyla otururken Ebu Leheb meclise giriyor ve Efendimiz’e “Ya Muhammed (S.A.V), birçok yerleri gezdim, senden daha çirkinine rastlayamadım” diyor. “Doğru söylüyorsun ya Ebu Leheb.” “Herhalde dünyanın en çirkini sensin.” “Haklısın ya Ebu Leheb” diyor Efendimiz.

Biraz sonra Hz. Ali (R.A) (selamların en güzeli üzerine olsun) içeri giriyor ve tevafuk bu ya o da: “Ya Muhammed (S.A.V), bu dünyada senden güzelini göremedim.” “Doğrusun ya Ali.” “Sana baktıkça içime huzur doluyor.” “Doğrusun ya Ali” diyerek Efendimiz onu da tasdik edince meclisteki sahabe: “Ya Resulullah, biraz önce Ebu Leheb geldi ‘Ne kadar çirkinsin’ dedi, ‘Doğru söylüyorsun’ dediniz; şimdi Ali geldi ‘Ne kadar güzelsiniz’ dedi, ona da ‘Doğrusun’ dediniz. Hikmeti nedir?” diye sorunca,

Efendimiz de şöyle dedi: “İnsan insanın aynasıdır. Kişi kendisi nasılsa, karşısındaki insanı da öyle görür.” Daima anımsamanı isterim. Bizim işimiz kalbimizi kıranla oyalanmak değil, kırılan yeri bulmaktır. Ve kalp kırılmaz. Kırılan bir şey varsa o gurur, onur, egodur!.. Ve bunu fark etmek, bir egonun olduğunu kabul etmek, özüne ulaşan kapıyı açmak demektir. Zihin sana ne zaman ne göndereceğini iyi bilir, o tam bir şarlatandır. Devamlı senin enerjini almak, seni yormak adına açık bir kapı arar. Senin üzerinde bir zayıflık anını kollar. Zihnin en sevdiğin hilelerden biri de kavga anında suçlu aramak, haklı çıkmak ihtiyacıdır. O seni devamlı dışarıya yönlendirecektir. Biriyle bir çatışma olduğunda hemen cevap vermeni ister, seni bu şekilde koşullandırmıştır. Cevap veremezsen içini kemirir...

Sustuğunda bastırmış olursun ve bu sonra hastalık olarak nükseder. O halde ne yapabilirsin? Ben sana ne bastırmaktan ne de cevap vermekten söz ediyorum, seni içindeki rahmetle buluşturmaktan yanayım. Zihnin seni bir tartışma anında devamlı dışarıya odaklı tutmasındaki amaç, seni kendi kaynağından uzaklaştırmaktır. Çünkü sen dışarıyı suçlamayı bırakarak bir kez içine dönersen, kaynağından yükseleni bulursan artık zihnin tüm hilesi son bulur, ego bir anda buhar olur. Dikkat et! Dışarıda seni kıran binlerce insan vardır ve bunların hiçbirini kontrol etme şansın yoktur, ancak kontrol edebileceğin, senin elinde olan tek bir şey vardır, o da içindeki kırılan kısım yani egodur! O halde ne yapacaksın? Ne zaman biri seni üzmeye kalksa içine dön ve orada kırılanı bul. Kalp kırılması diye bir şey yoktur, bunu sana kim söylediyse kendini kandırmış olmalı. Kırılan gurur, onur, egodur. Ve bunu bir kez kabul ettiğinde işte sen rahmete ulaşmak için ilk adımı atmış olursun.
 

ASİ

ASi
Üye
Katılım
Nis 16, 2019
Mesajlar
870
Tepkime puanı
227
Puanları
0
Konum
izmir
Veli kulun biri köyden geçerken yolunu çevirmişler ve ona hakaret etmişler, kimi taş atmış, kimi ağır söz söylemiş... Veli kul da onlara gülümseyerek teşekkür edip “Sizin köyünüze tekrar geleceğim ve o zaman sizi dinleyeceğim” diyerek oradan uzaklaşmak istediğinde adamlar şaşırmışlar. -Dikkat et, biri seni o savaş alanına, üzerinde taşıdığı o negatif dünyasına çekemezse çıldırır. “Nasıl olur?” demişler. “Biz sana hakaret ediyoruz sen ise bize gülüp teşekkür ediyorsun!..” Veli kul cevap vermiş: “Ben sizin ne istediğinizin farkındayım. Siz benden cevap vermemi istiyorsunuz, bundan yıllar önceki halim olsaydı size çok güzel cevap verirdim, sizi susturmak için her şeyi yapardım, ancak onu bırakalı çok oldu. Şimdi burada öyle biri yok!” Bir veli, bir Allah dostu yahut kendini bilen biri dışarıdan gelenle ilgilenmez.

Dışarıda olanın bir tetikleyici olduğunun farkındadır. O haklı ya da haksız olmanın zihnin oyunu olduğunun idrakindedir. Haklı olmak ihtiyacı egodan kaynaklanır. Onun özünde şu bilinç yatar: Ben haklıyım, sen haksızsın. Sen kusurlusun, ben kusursuzum. Bu hiçbir zaman çözüm olmamıştır, hiçbir evlilikte cevap yapıştırmak çözüm getirmemiştir, nasıl getirebilir? Ancak savaş çıkacaktır, birbirinizi yiyeceksinizdir!.. Bu yüzden daima kaynağını anımsa.

Bizler dışarıdan gelenle ilgilenmeyiz, içimizden çıkanla ilgiliyizdir. Dışarıdakini kontrol etme şansın yoktur, bunu unutma, ancak içeriden çıkan senin kontrolündedir. Şayet senin içinden kin, kırgınlık, öfke çıkıyorsa sen rahmetten uzaktasındır, egonun ta içindesindir. Çünkü Allah bizi sevgi, merhamet ve aşkla yaratmıştır. Bunun dışında senin kaynağından ne yükseliyorsa o şeytanidir. O nefsin ektiği nifak tohumudur. Şimdi onu yakalama zamanı geldi. Şimdi şeytanı nifak tohumu ekerken suçüstü yakalama zamanıdır... Ve bu seni yavaş yavaş daha derinlere doğru getirmeye başlayacaktır. O halde ne yapacaksın? Cevap vermek yerine o an içine dön ve kaynağından çıkanı izle. Zihin şoke olacaktır.

“Sen bugüne kadar hiç düşünmeden koşulsuz olarak karşı tarafı suçlardın, ona cevap verirdin, şimdi ne oldu da içine döndün?” diyerek serzenişte bulunacaktır. Senin içine dönmen şeytanın nifak tohumunu (öfke) ekerken onu suçüstü yakalaman demektir. Ve zihni bir kez yakaladığında, öfkenin aslında dışarıdan gelmediğini, dışarıda olanın sadece içindeki öfkeyi tetiklediğini fark ettiğinde, işte bu senin huzura açılan kapın olacaktır.